Yalancı Prenses
Çok çok uzun zaman önce uzaktaki bir krallıkta ailesi ailesiyle beraber yaşayan bir prenses varmış. Prenses akıllı imiş, sağlıklıymış ve ailesinin gururu olabilirmiş. Ama gerçekten çok kötü bir alışkanlığı varmış. Her şey prenses sekiz yaşına girdiğinde başlamış ve o sabah derslerine katılma konusunda hiç isteği yokmuş. Özellikle de ona arkadaşlık eden ve birlikte ders çalıştığı dadısının kızı hastalanıp gelmediği için böyle hissediyormuş.
“Bu gün derslere katılmak istemiyorum ama kraliçe annem ile kral babam benim derse girmeme izin vermezler. Ben de hastalanmış gibi yapabilirim. Bu yalan değil sadece küçük bir tatil olur.” Demiş prenses. Bazen hayat boyu sürecek kötü bir alışkanlığı edinmek için küçük bir zayıflık yeter. Ve Prenses için o anda buymuş. Yere yatmış ve midesi arıyormuş gibi rol yapmış. Kraliçe ve kral hemen yanına koymuşlar. “Ohh zavallı bebeğim benim. Bugün derse gitmiyorsun. Benim kızımın kendini derslerine nasıl adadığını görüyor musun? Seninle gurur duyuyorum.” demiş kraliçe.
Prenses aslında tam gerçeği söylemeyi düşünürken, ailesinin onunla gurur duyduğunu işitince çok kötü hissetmiş. Gerçeği çarpıttığını düşünmüş. Ailesine söylemeye çalışmış ama yapamamış. Kraliçe “Önümüzdeki 3 gün prenses derslere katılmayacak. Öğretmenlere prensesin hasta olduğunu bildirin. Şimdi sana ilaç ve çorba getireceğim, sen de yat ve uyu” demiş.
Prenses yatakta yatarken bu durumdan mutlu değilmiş ama annesini hüsrana uğratmaktan korkmuş ve hiçbir şey söylememiş. Prenseste zamanla bu alışkanlık olmuş. Bir kez yalan söylemiş ve sonra bir daha kaçınmaya çalıştığı her şey için yalan söylemeye başlamış. Ata binme dersleri, teyzesiyle buluşma, yeni koliyi aldırmak için bile yalan söylemiş. Ve hatta hoşlanmadığı bir hizmetçiyi de kovdurmuş. Prenses’in yalanları başkalarına zarar verebilecek seviyeye ulaşmış.
Prenses gittikçe daha fazla alıngan, kavgacı ve mutsuz olmuş. Ailesi yalan söylemek gibi bir huyu olduğunu anlamış. Ama söyledikleri hiçbir şey onu durduramamış. Kral “Bir gün krallığı yönetecek. Bu kadar yalan söyleyen birini nasıl kraliçe yaparız? Yalan söylemekle kalmıyor aynı zamanda hiç memnun olmuyor. Ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum.” demiş.
Prensesin yalan alışkanlığınız düzeltebilecek kişiyi aramaya başlamışlar ama bulamamışlar. Bunun üzerine prensesin yalan alışkanlığını düzeltilecek kişiye büyük bir ödül vermeye karar verilmiş. Krallıktaki köylerden birinde oduncu Peter yaşıyormuş. Peter her gün ormana gidiyormuş. Ama asla sağlam ağaçları kesmiyormuş. Sadece kuru kütükleri kesiyormuş. Bir gün bütün gün ormanda dolaşmış ama bir tane bile kuru kütük görememiş. “Evet, bugün karşıma çıkan bütün ağaçlar sağlıklı ve kurumamış. Görünüşe göre bugün kuru ağaç ve kütük bulup satamayacağım.” demiş Peter. Az ilerde küçük kuru bir kütük görmüş. Birkaç karıncanın kütükteki delikten içeri yaprak taşıdığını fark etmiş. “Bu kütüğü de kesemem, kuru bir ağaç kütüğü kesilebilir ama eğer o kütük bir eve dönüşmüş ise kesilemez. O karıncalar çoktan kütüğe yerleşmiş bile. Evlerini ellerinden alamam.” demiş ve kütüğü kesmemiş.
Peter ormanın derinliklerine doğru ilerlemiş. Aniden gökyüzü kararmış. Şimşekler, yağmur ve gök gürültüsü ormanı doldurmuş. Peter ve papağanın bir mağaraya sığınmışlar. Mağaraya girerlerken Peter suyu andıran ama anlam veremediği tuhaf bir ses duymuş. Tuhaf sesin geldiği yöne doğru yürümüş. Güneş ışığı gibi parlayan bir kaynağa gelmiş. Yaklaştığı anda suyun derinliklerinden ışıktan oluşan bir peri fırlamış ve Peter’a “Doğruluğun çok şekli vardır dostum. Zor zamanlarda bile prensiplerinden ödün vermemek bunlardan biridir. Birinin korkunç yalan söyleme hastalığını iyileştirmek için seçildin. Bu yüzden şimşek ve gök gürültüsü seni buraya getirdi.“ demiş.
Peter hemen sormuş. “Kimi iyileştireceğim” Peri cevap vermiş. ”Yoksa duymadınız mı, Kralın kızı olan prensesi. Yani gelecekteki kraliçeyi. Prensesin yalan söyleme hastalığı var ve mutlaka tedavi edilip iyileşmeli, beni anlıyor musunuz” demiş. Peter “Prensesin yalan söyleme hastalığını duydum duydum fakat benim gibi birisi onu nasıl iyileştirebilir ki” demiş. Peri “Bu kaynak suyu doğrucu kaynak. Buradaki sudan bir şişe doldurun. Prenses ile buluşun, eğer prenses yalan söylerse üzerine üç dört damla su dökünüz ve şunları söyleyiniz. Söylediğiniz her şey önümüzdeki üç gün sadece senin için gerçekleşsin. Eğer üçüncü buluşmanızda hala yalan söylüyorsa o zaman tedavi edilemez. Ama doğruları söylerse onu buraya getirin ve bu suyu içmesini sağlayın.” demiş.
Peter ”Ama neden ben” diye sormuş. Peri “Çünkü sen doğru bir insansın Birisine yardım edip iyileştirmek istemez misin” diye sormuş. Peter da “Peki tamam, söylediğini yapacağım” demiş.
Peter şişeyi almış ve saraya gitmiş. Prensese gelince yalan söyleme hastalığının iyileştirilmesi için insanların çaba göstermesi işi çok aşağılayıcı geliyormuş. Ve başka bir şifacı ile tanışmamakta kararlıymış. Bu yüzden dadısına yalan söylemiş.
Dadısı “Majesteleri prenses kendini kötü hissettiği için buraya gelemeyeceğini söylüyor” demiş. Kral ise çok kızmış. “Bu kadar yalan yeter. Prenses bu beyefendi ile buluşacak.” demiş ve Peter’ı alıp prensesin odasına gitmiş kral. Prenses odasında çok acı çekiyor numarası yapıyormuş. Peter “Bu acının sebebi nedir majesteleri” diye sormuş. Prenses “Dün gece gerçekten korkunç bir rüya gördüm, rüyamda bir canavar beni kovalıyordu ve oradaki dikenler, ayaklarıma, ellerime ve yüzüme batıyordu. Canavardan kaçarken kendimi kocaman devasa bir damdan aşağı düşerken gördüm ve bedenim nehre doğru yaklaşıyordu.” demiş. Ve sormuş Peter’a “Böyle bir rüya görsen senin de başın ağrımaz mıydı” Peter “Kesinlikle ağrırdı majesteleri” demiş ve cebinden şişeyi çıkarıp prensesin üzerine üç damla su serpmiş ve sessizce mırıldanmış. “Söylediğin her şey önümüzdeki üç gün sadece senin için gerçekleşsin” Ve öyle de olmuş. Sonraki üç gün prenses yalan söylediği rüyayı gerçekten görmüş ve dördüncü gün korkunç bir baş ağrısı çekmiş. Ama etrafındakiler, özellikle de ailesi ona inanmayı uzun zaman önce bırakmışlar.
Herkes prensesin rol yaptığını sanıyormuş. Peter bir kaç gün sonra onunla buluşmaya gelmiş ama prenses daha da fazla aşağılanmış. Prenses Peter’a kendisinin uydurduğu rüyayı gerçekten gördüğünü söylemek istememiş. Bu yüzden bir daha yalan söylemiş. Demiş ki “Seninle konuşamam çünkü çok acı çekiyorum.” Peter sormuş “Peki bu acı çekmenizin sebebi nedir majesteleri”
Prenses “Dün atla gezerken attan düştüm, ayağım kırıldı ve dünden beridir koltuk değneklerinin ile yardımı yürüyorum. Bu yüzden acım biraz daha arttı.” demiş. Yalanı dinleyen Peter bir kez daha şişeyi çıkarmış ve sihirli suyu prensesin üzerine serpmiş. “Söylediğin her şeyi önümüzdeki üç gün sadece senin için gerçekleşsin” demiş. Ve bir kez daha öyle olmuş. Prenses attan düşmüş ve ayağını kırmış. Ama söyledikleri sadece kendisi için geçerli olduğundan kimse kırık ayağını, şişliği ve yarayı fark etmemiş. Prenses bu acısını söylediğinde onun bir kez daha yalan söylediğini düşünmüşler.
Kral babası “Ben artık sana inanmıyorum. O yalanlarının bu artık inanılır gibi değil. Sen Nasıl Biri Oldun Böyle” demiş. Prenses kendisine inanmamalarına çok üzülmüş ve o gün ilk yalan söylediği zaman annesinin onun için nasıl endişelendiğini düşünmüş. Bugün ailesinin bakımına ve ilgisine çok ihtiyacı varken onların kendisine nasıl inanmadığını düşünmüş.
İşte o zaman prenses anlamış ve “Ben ne hale geldim ben böyle” diye ağlamaya başlamış. Ertesi gün Peter saraya dönmüş. Bugün de doğruyu söylemez ise prensesin tedavisi mümkün olamayacakmış. Korkarak prensesin odasına girmiş Peter. Prensese sormuş “Acı çekiyor gibisiniz. Ağlıyor muydunuz”
Prenses “Önemi var mı? Nasıl olsa bana inanmayacaklar. Sen de inanmayacaksın” demiş. Peter ”Nereniz ağrıyor majesteleri” diye sormuş. Prenses “Yüreğim ağrıyor. O kadar çok yalan söyledim ki şefkatli annem, sevgi dolu babam bile bana inanmıyor. Ben bile kendime güvenemiyorum artık.” demiş. Peter prensesin doğruyu söylediğini anlamış ve “Nihayet işte doğruyu söylediniz majesteleri” demiş. Prenses ise “Artık çok geç , kimse beni sevmiyor ve sevmemeliler de, ben bunu hak ediyorum.” demiş.
Peter ise “Üzülmeyin majesteleri, artık ile iyileştiniz” demiş ve Peter prensesi doğruluk kaynağına götürmüş ve prenses sihirli sudan içince yalan söyleme dürtüsü ebediyen iyileşmiş. Tabii ki güvenlerini kaybeden saraydakiler ona hemen güvenmemişler. Çünkü güven uzun zamanda kazanılan bir şeydir. Prenses tüm yalanlarını kabul etmiş ve ailesinden, öğretmenlerinden ve hizmetkarlarından özür dilemiş ve nefret ettiği şeyleri yapmamak için yalana başvurmadığını görünce insanlar yavaş yavaş ona güvenmeye başlamış. Krallığını çok uzun yıllar boyunca doğrulukla, iyilikle, adaletle ve merhametle yönetmiş.
Yorum Yazabilirsiniz