Tek Nokta Perspektifi Nedir
Bu makalemizde tek nokta perspektifinden ve onun tarihinden bahsedeceğiz. Tek nokta perspektifi 3 boyutlu dünyayı iki boyutlu düzlemde yeniden yaratma sürecidir. Ve hakikaten de gerçeği çok iyi yansıtan bir yöntemdir. Paulo’nun aşağıdaki eserinde bir kadehi nasıl da güzel resmetmiş olduğunu göreceksiniz. Bu resim bir bilgisayarda yapılmamış. Kalem ve mürekkeple kağıt üzerine yapılmış bir resme bakıyoruz. Yani burada photoshop yok. Öncelikle biraz tarihi arka plandan söz edelim. Sonra da sizlere bu perspektifin nasıl yapıldığını anlatalım.
Önce sorunun ne olduğundan başlayalım. Aşağıdaki tablo 1300’lerin başında Siena’da çizimler yapan Duccio adlı bir sanatçının tablosu.
Duccio, Cebrail ve Meryem için dünyevi bir yer kullanmak istemiş ama aslında bu mekan pek de mantıklı görünmüyor. Burada gerçek bir oda var. Tavandaki kirişleri, kapıları ve odanın mimarisini detaylı olarak görebiliyoruz. Yani sanatçı bu figürleri gerçek bir mekana koymak istemiş. Ama buradaki sorun şu Duccio burada gözümüze mantıklı gelen mimari bir alan yaratmamış. Aslında Duccio’ya göre bu bir sorun değildi ama 100 yıl sonra farklı amaçları olan sanatçılar bunu sorun olarak gördüler. Onların amacı bu düz yüzeyde gerçeği tamamen yansıtan realizm ortaya koymaktır.
Duccio, Brunelleschi ve Alberti İlişkisi
Duccio hakkında diyeceklerimizi bitirmeden önce bu resimde neyin yanlış olduğunu bulmaya çalışalım. Öncelikle tavanın kirişleri Meryem’in üzerinde oturduğu şeyle, İncil’in konduğu stantla veya kapı eşiklerindeki alçılarla uzamsal olarak uyuşmuyor. Yani bunlar akla uygun görünmüyorlar. Ortada mantıklı bir uzam yok. 1400’lerde rasyonalizm dediğimiz akılcılığı ilgi artıyor. Rönesans ya da Erken Rönesans dediğimiz dönem bu. 1420 yılında Floransa’da Brunelleschi bir şey keşfediyor. Hatta bazılarına göre bu bir tür yeniden keşif. Çünkü önceden antik Yunanların veya Romalıların da bunu keşfettiği söyleniyor.
Brunelleschi ‘nin keşfettiği bu şey tek nokta perspektifi. Brunelleschi tam bir dahi idi. Bir Rönesans adamıydı. Mimar, mühendis ve heykeltıraş idi. Geleneğe göre Roma’ya gidip antik Roma binalarını ve kalıntıları araştırmıştı. Gördüklerini gerçeği yansıtacak biçimde çizmek istiyordu. İşte bunu yapabilmek için de tek nokta perspektifi denen sistemi geliştirdi. 1420 yılı Floransasında bu sistemi anlattı. 15 yıl sonra da başka bir zeki Rönesans adamı olan Alberti Brunelleschi ‘nin keşfettiği şeyi bir sisteme bağladı ve tek nokta perspektifini sanatçılara açıkladı. Alberti 1435 yılında “Resim Üzerine” adlı bir kitap yayımladı. Bu kitapta Alberti tek nokta perspektifinin formülünü veriyordu.
Tek Nokta Perspektifi Nasıl Yapılır
Şimdi biraz da bu sistemin nasıl çalıştığından söz edelim. Tek kaçışlı perspektif de denen tek nokta perspektifi üç temel unsurdan oluşur. Kaçış noktası, ufuk çizgisi ve ortogonaller yani derinlik çizgileri.
Basit bir oda çizimi ile başlarsak öncelikle bir dikdörtgen çizelim. Bu düzeyimiz yani resmi yaptığımız yer olacak. Kaçış noktasını ortaya koymaya karar veriyoruz. Şimdi aşağı doğru uzanan ışınlar çiziyoruz. Bunları yerdeki parkeler gibi düşünebilirsiniz. Sanatçılar bunu tek nokta perspektifinin keşfinden çok daha önce yapıyorlardı. Yani bu hiçbir zaman sorun yaratan bir iş olmamıştı. Çünkü bunu içgüdüleriyle yapıyorlardı.
Aslında etrafınıza iyice bakarsanız devam etse sanki birleşecek gibi duran duvarları ya da yer döşemelerini görebilirsiniz. Şimdi odaya sadece yer döşemesi değil, pencere de eklemek istiyorum. Çok basit bir şekilde dik çizgiler çekiyorum. Daha sonra şu çizgileri çizerek ortada kaçış noktasında buluşmalarını sağlıyorum. Dışa taşan yerleri silgi ile siliyorum. İşte pencereleri görmeye başlıyoruz.
Fakat problem şu. Eğer parke değil de karo döşeme çizmek isteseydik sorun olurdu. Çünkü içgüdüsel olarak yatay çizgilerin geriye doğru gittikçe birbirlerine yaklaşmak zorunda olduğunu biliyoruz. Asıl sorun şu ki yeri çizerken ilerledikçe yani arka tarafları çizdikçe yer yüzeyinin birden bire ortaya çıkmış gibi görünmemesi için bu oranların ne olacağını tam olarak kestirmek çok zor.
Aslında Treçento dönemi tablolarında bunu çok sık görüyoruz. Tek nokta perspektifinde bizden uzaklaşan hayatlar ve nesneler küçüldükçe küçülüyor ya da öyle görünüyor. Alberti’nin Resim Üzerine eserinde bahsettiği şeylerden biri de resmin dışında gözünüzün seviyesinde bir yerde ikinci bir nokta bulunması gerektiğiydi.
Tek Nokta Perspektifi ve Ufuk Çizgisi
Alltaki resimde çizilmiş olan bu nokta kaçış noktasıyla aynı seviyede ve buna da ufuk çizgisi diyoruz. Yani kısaca ”U” yazdık. Bu ikinci noktadan yani dış noktadan da yine ışınlar çizmeye başlıyorum. Elbette bunlar cetvelle daha düzgün çizilebilir. Böylelikle bu noktayı parkelerin her birine tek tek bağlıyorum. Devam ettikçe aradaki açının daha da sıkıştığını görüyorsunuz. Bunu elle çizdiğim için çok net olmayabilir ama sanırım ne yapmaya çalıştığımı anlamışsınızdır.
Şimdi burada çok ilginç bir şey oldu. Artık ilk kesişme noktasında denk gelen bir yatay çizgi oluşturabiliriz. Daha sonra ikinci kesişme noktasında ikinci bir çizgi daha çizebilir. Böyle ilerledikçe arkaya doğru bunlar daha da sıkışmış oluyor. O yüzden de bu alanda sıkışma varmış gibi bir göz yanılması oluşuyor.
Şimdi bazı yerleri silersek daha iyi anlaşılacak. Aslında buradaki anahtar kelime göz yanılması. Sanatçılar bu iki boyutlu yüzeyde aslında gerçekliğin bir yanılsamasını yaratmaya çalışıyorlar.
Alberti bir resmin pencere gibi olması gerektiğini söyler. Yani bir bakıma baktığımız şey iki boyutlu bir yüzey değil de sanki yaşadığımız dünyanın uzantısına bakmak için kullandığımız bir araç gibi. Göz yapılmasının inandırıcı olması Rönesans sanatçıları için çok önemliydi.
Şimdi bu fayansları birer aralıklı şekilde boyarsak boşluktaki bu yer hissini daha iyi alabileceksiniz. Son olarak da çizgileri ve kaçış noktasını silip arkaya da bir duvar çizdiğimizde gerçekten de bir odaya benzemeye başlayacak. Hele ki bir de insan çizersek. Bir insan çizecek olsam gözünün seviyesinin yaklaşık olarak ufuk çizgisinde olmasına dikkat ederdim.
Alberti perspektifin mükemmel olması için bu ufuk çizgisinin ideal olarak resme bakanın da göz çizgisi olması gerektiğini söylemiştir. Özetleyecek olursak, kaçış noktasında birleşen derinlik çizgileri var. Kaçış noktasının ufuk çizgisinde bir yerde olduğunu biliyoruz. Ayrıca tüm bunların resme bakan açısından alan illüzyonu yarattığını biliyoruz. Şimdi gerçekten resim çizebilen birinin bu teknikle neler yapabileceğine bakalım.
Antik Yunan ve Roma Sanatı konulu yazımızla ilgilenirseniz buradan okuyabilirsiniz.
Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği Tablosu
Mesela Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosunu ele alalım. Evet bu sefer gerçekler resim çözebilen birine bakıyoruz. Tablo aşağıda.
İlginç olan şey şu. Brunelleschi tek nokta perspektifi keşfettikten sonra Masaccio gibi sanatçılar bunu kullanmaya başlıyorlar. Ama bu tekniğin göz yanılması yaratmasının yanı sıra resme bakanın dikkatini kaçış noktasına çektiğini de fark ediyorlar. O yüzden de sanatçılar bunu sadece göz yanılması için değil, dikkat çekmek için de kullanıyorlar.
Leonardo da Vinci’de de gördüğümüz durum bu. Burada Leonardo da Vinci hem bu güzel perspektif düzlemine oluşturuyor hem de dikkatimizi kaçış noktasında tam merkezde bulunan İsa’nın üzerinde topluyor. Gözümüzü ve dikkatimizi kutsal olana çeki̇yor. Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği isimli tablosunda derinlik çizgilerini ve kaçış noktasını içgüdüsel olarak hayal edebiliyoruz. Ama gelin aşağıdaki diyagram da bu çizgilere bir bakalım.
Çok ilginç değil mi. Bütün figürlerin göz seviyesi ufuk çizgisinde tüm derinlik çizgilerinin kesiştiği kaçış noktasını da görüyoruz. İşte tam şurda yani duvar yüzeyinden gelen şu çizgilere bakıyoruz ve bunların hepsi gözlerimizi tam ortadaki İsa’ya çekiyor. Evet, bu çizgiler derinlik çizgileri. Ve işte tek nokta perspektif tam olarak böyle uygulanıyor.
Yorum Yazabilirsiniz