Fotoğrafçılık tarihine baktığımızda 1839’dan beri teknolojinin sürekli değiştiğine ve Dijital Fotoğrafçılığa Dönüşüm Süreci ‘ne şahit olduk. Bundan sonra da fotoğrafçılık sürekli değişmeye devam edecek gibi görünüyor. Günümüzde herkes birer fotoğrafçı oldu. Herkes çantasında veya cebinde bir fotoğraf makinesi taşıyor. Eskisinden çok daha farklı cihaz ve yöntemler kullanıyoruz. Fakat yine de aynı amaçlar için fotoğraf çekiyoruz.
19’uncu yüzyıl Viktoria döneminden bir ailenin fotoğraf albümünde ya da telefonunuzun hafızasında ailenize ait yüzlerce fotoğraf olması fotoğrafçılığın amacının değişmediğini gösteriyor.
Dijital Fotoğrafçılık
Dijital Fotoğrafçılığa Dönüşüm Süreci Steven Sasson ile başka bir boyut kazandı. Steven Sasson Kodak’ın donanım bölümünde araştırma laboratuvarında çalışıyordu. Bir gün yöneticisi dan yük bağışımlı görüntüleme aygıtı diye yeni çıkan bir görüntüleyici türünü incelemesini istedi. Bu aletin adı CCD201 idi.
Steven Sasson bu cihazla belki bir kamera yapabilirim diye düşündü. Yapması gereken şey ışık modelini yük modeline çevirebilecek bir şey bulmaktır. Eğer bunu başarabilirse o yük modelini hızlıca cihazdan taşıyarak başka bir yerde saklayabilmesi gerekiyordu. Bir dijital dönüştürücü yapmayı ve sonra da ortaya çıkan görseli RAM’da saklamayı planladı.
Bataryaya gerek duymayan kalıcı bir saklama deposuna ihtiyaç olduğunun farkındaydı. Bunu yapmak çok da zor değildi. Çünkü kasetlerdeki manyetik bantlar bilgisayarların ilk çıktığı günlerde her türlü amaç için kullanılıyordu. Dijital veriyi kaydedebiliyorlardı. İnsanlar her zaman kameranın icadı hakkında konuşurlar. Oysa bu süreçteki çabanın yarısı belki yarısından da fazlası yeniden oynatma ünitesini yapmayı harcanmıştı. Kaydın televizyon sinyaline uygun olması lazımdı çünkü bir resmi elektronik olarak gösterebilmenin tek yolu buydu. Resim, SSD’nin çıkışından televizyonun çıkışına kadar gönderilebilecekti. Bu her aşaması dijital olan bir işlemdi.
Dijital fotoğrafçılığın zaman çizelgesi
Dijital fotoğrafçılığın zaman çizelgesini şöyle açıklayabiliriz.
- 1975 yılında Steven Sasson tam anlamıyla dijital olan ilk kamera icat ediyor.
- 1986 yılında Kodak şirketi megapiksel sensörünü çıkarıyor.
- 1987 ve 1988’de Jim McGarvey daha sonra 1991 model Kodak DCS’e dönüşen kamerasını geliştiriyor. Bu alet kamerayı ve kayıt cihazını içinde bulunduran oldukça ağır bir taşıma çantasına sahipti. Sonraki sene tüm o parçaları daha küçük olan tek bir cihazda bir araya getirdiler ve DCS200’ü çıkardılar.
- 1994’te çıkan Apple Quicktake 100 ise genel kullanıma uygun yani halka sunulan ticari amaçla geliştirilmiş bir kamera idi.
- İlk megapikselli ticari kamera ise 1999’da çıkan Kodak DC210 oldu.
Geriye dönüp bakarsak bu aslında oldukça kısa bir zaman çizelgesi. Her şey yaklaşık 20 yıl içinde oldu. Tabii günümüzde hemen hemen herkes kameralı cep telefonuna sahip. Belki bugün çocuklar fotoğraf filminin ne olduğunu ya da tab edilmiş resimlerle dolu fotoğraf kutularının ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Bu tarz şeyler onlara çok uzak bir geçmişteymiş gibi geliyor. Kağıt fotoğraflar artık yok oluyor.
William Henry Fox Talbot negatif icat eden adam olarak tarihe geçti. Dijital fotoğrafçılık negatifi kullanılamaz hale getirdi. Resimleri artık fiziksel bir şey olmadan dijital ekranlarda görüyoruz. Kazara silinebilirler. Eskiden büyük annemizin 18 yaşındaki haline ait, herkesin unuttuğu veya kimsenin bilmediği bir fotoğrafı bir çekmece köşesinde bulup şaşırdığımız anlar olabilirdi.
O resimler sonradan bulunabilen, elle tutulabilir ve manası olan şeylerdi. Peki dijital fotoğrafla aslında sahip olduğunuz şey nedir? Sadece bir kod. İnsanlar artık çok nadiren fotoğraflarını bastırıyorlar. Resimler ekranda gördüğümüz diğer şeyler gibi gelip geçici olmaya başlıyorlar. Fotoğrafik görsele dair hatıralarla olan ilişkimiz değişiyor ve bunun nereye doğru evrileceğini önümüzdeki yıllarda hep birlikte göreceğiz.
Sanatçıların çoğu artık makinelerin kontrolde olduğunu anlıyorum. Ben ise objeye odaklanmalıyım dedikleri bir noktaya geldiler. Söz konusu elle tutulabilir fiziksel bir görsel olduğunda bu bizi fotoğrafçılığın zanaat olduğu geçmiş günlere götürüyor. Her ne kadar imge ya da çekilen resim görsel fotoğrafçılığın başlıca konusu olsa da fotoğraf deneyimi sadece görselle sınırlı değil. O görselin elle tutulabilir hale gelmesi için büyük buluşlar gerekti ve bugün bile dijital fotoğrafçılığın yanı sıra konu fiziksel bir fotoğraf üretmekse fotoğrafın baskı süreci ve fiziksel dünyada hayat bulması hala inanılmaz bir deneyim.
Saved as a favorite, I love your blog!
Ridiculous story there. What occurred after?
Take care!